2İç Hastalıkları Protez Bölümü, Tıp Üniversitesi, Filibe, Bulgaristan; Kaspela Üniversitesi Hastanesi, Romatoloji Kliniği, Filibe, Bulgaristan
Özet
Giriş ve Amaç: Romatoid artrit (RA), kalıcı sinovyal inflamasyon, kıkırdak yıkımı ve eklem harabiyeti ile karakterize kronik, sistemik bir otoimmün hastalıktır. RA’da mitokondriyal disfonksiyon, düzenlenemeyen autofaji ve inflamasyon çeşitli çalışmalarda bildirilmiştir; ancak tedavi sonrası bu süreçlerin dinamiklerini izleyen çalışmalar sınırlıdır. Bu çalışmanın amacı, RA hastalarında metotreksatın (MTX) metabolik parametreler ile autofaji ve inflamasyon belirteçleri üzerindeki doğrudan etkisini değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya yeni tanı almış on RA hastası dâhil edilmiştir. Hastalar, altı ay boyunca onaylanmış optimal günlük dozlarda MTX ile tedavi edilmiştir. Tedavi öncesinde ve takip döneminden sonra konvansiyonel biyokimyasal ve immünolojik göstergeler, metabolik parametreler ve inflamasyon ile autofajiye yönelik biyobelirteçler incelenmiştir.
Bulgular: Tüm klinik ve laboratuvar parametrelerinde tedavi sonrası iyileşme gözlemlenmiştir. Bazal solunumda (p=0,018) ve adenozin trifosfat (ATP) üretiminde (p=0,03) azalma tespit edilmiş; MTX tedavisini takiben kanda kitinaz-3-benzeri protein 1 (YKL-40) (p=0,007) ve lizozomal membran ilişkili protein 1 (LAMP1) (p=0,03) düzeylerinde anlamlı düşüş gözlenmiştir. Tedavi öncesinde LAMP1 ile bazal solunum (p=0,022, r=0,928); LAMP2 ile ATP üretimi (p=0,033, r=-0,886); ve 28 eklemde hastalık aktivite skoru (DAS28) ile proton sızıntısı (p=0,017, r=0,941) arasında güçlü korelasyonlar saptanmıştır. Tedavi sonrasında ise LAMP1 ile yedek solunum kapasitesi (p=0,003, r=0,919); ve 7 eklem ultrason skoru (GUS7) ile LAMP2 (p=0,027, r=0,692) arasında ilişkiler gözlenmiştir.
Sonuç: Sonuç olarak, MTX tedavisi sonrasında RA hastalarında mitokondriyal fonksiyon parametreleri ile autofaji ve inflamasyonla ilişkili proteinler arasındaki korelasyonlara dair yeni veriler sunulmuştur. Bu pilot bulgular, hastalık şiddeti ve tedavi yanıtını izlemeye yönelik gelecekteki klinik uygulamalar için yol gösterici olabilir.